28 Şubat 2009 Cumartesi

Kayıp Aranıyor!!


Paul Solet imzalı korku/gerilim türündeki bu afişi müthiş filmi arıyorum.
Film 2009 yapımı olduğu için muhtemelen vizyona girecek yakında, ama ben önceden izlemek istiyorum,çok mu şey istiyorum aa.Neyse.
Bulanların insanlık namına bana ulaşmasını bekliyorum,teşekkürler, öpüldünüz.

24 Şubat 2009 Salı

saçmalamak ya da saçmalamamak

Blog başlığımı gördüğünüz üzre "keyfe keder saçmalıklar" yaptıktan sonra bloğumu her açışımda şunu düşünmeye başladım; "ulan gerçekten saçmaladığımı mı düşünüyorum ben?" .
Yoo aslında hiçte öyle düşünmüyorum, bu bal gibi "beklentilerinizi düşürün" mesajı size. Bana mantıklı gelmeyen hiçbir şey yok burda. Ama işte bir nevi koruma kalkanı gibi bir şey."Öff çok saçma" diye bir yorum gelse "zaten ben de saçmalıyordum." cevabını verir nitelikte bir başlık olmuş işte. Aslında bu yanlış bana göre. Çünkü "güzel-çirkin-iyi-kötü" gibi yorumları pek kaale almıyorum. Hatta dur değiştireyim başlığı. Ama yine de insanların çokça kullandığı "saçmalıyorum" kalkanına bir gönderme olsun bu yazım.


Hadi bakalım.

23 Şubat 2009 Pazartesi

IQ savaşları

En ufak tartışmada, atışmada belki de kavga da en büyük silah olarak görülür."Zeka seviyesi, iq derecesi" üzerine söylenen ithamlar...
Köşeye sıkıştığımızda hemen karşı tarafın zeka seviyesi hakkında yorumlar yaparız ve bunu yaparken kendimizi anlamsızca zeki sanarız. Karşı tarafı aşağılamak için daha basit bir yol yoktur zaten.O kadar zekiyizdir ki karşı tarafın zeka düzeyini hemen kavrarız ve "sen anlamazsın, zekan yetmez" moduna gireriz. Kendimize bakmadan, insanların düşüncelerini önemsemeden sadece düşüncelerimizi savunuruz ve önümüze çıkan herkesi "zekasızlıkla" suçlarız. Kimin neyi, nasıl düşündüğünü önemsemez at gözlükleriyle saçmalar dururuz.
Çünkü bize göre "göreceli" diye bir şey yoktur, bilgi sabittir, doğru bilgi bizim düşündüğümüzdür, eleştriye ve yoruma tamamen kapalıyızdır.
O kadar zekiyizdir ki tartışma konusunu kestirip atmak ister, fikir alışverişine hayır deriz. Çünkü akıl almaya ihtiyacımız yoktur.

Önemli olan beynin büyüklüğü, zekanın yüksekliği değil, yeniliğe, bilgiye, eleştriye açık olmaktır oysa ki.
Ama şimdi bu yazıyı bile okusak umrumuzda olmaz çünkü biz süpper zekiyiz.

21 Şubat 2009 Cumartesi

vad daz it miin?

rockermeneger.... :
selam
rockermeneger....
kimsiniz
ηﻪъгuĸ :
ekleyen kişinin bunu sorması garip değil mi sence de?
rockermeneger..... :
tamam o zaman
rockermeneger.... :
ben mert
rockermeneger.... :
siz?
ηﻪъгuĸ :
neden ve nasıl ekledin beni
ηﻪъгuĸ :
bunu da söyle tamamdır
rockermeneger..... :
toplu e-maillerden eklemişimdir
ηﻪъгuĸ :
ilginç bir hobi
rockermeneger.... :
öyle biraz
ηﻪъгuĸ :
tamam o zaman by

Muhallebi Hikayesi

Saat 23.40...alarmlarım çalmaya başladı...
Tatlı krizi!!!!!!!!
Evet yine o an, şekerim düşmüş, vücudum "çikolataaaaaaaaaaaa" diye haykırıyor.
Benim tatlı zevkim çikolata ve türevleridir çünkü.
Aman allahım ölüyorum saat geç olmuş dışarı çıkamıyorum.Evde de çikotalanın ç'si yok.Ağlıcam sinirden tekmeliyorum sağı solu öyle böyle değil. Bir sinir bir gerginlik. Evet düşündüğünüz gibi malum günlere geliyoruz sanırım, çünkü hiç böyle bir tatlı ve sinir krizi görmemiştim kendimde.
Evde aranıyorum, mutfağı didikliyorum ve sonunda ampüllerim yanıp sönmeye başladı!!
Biraz süt biraz şeker biraz pirinç unu ve bolca kakao....Sonunda krizimin ilacını bulmuştum.
Muhallebi yapacaktım!











İşe koyuldum, şekerim az vardı yalnız.Muhallebimi pişirmiş kaselere koyarken buzluğumdan vişneleri aldım ve arasına yerleştirdim.
Sonra üstlerini hindistan cevizleriyle süsledim.Gülücükler yaptım.Güzel oldular.Şu an şeftali suyu eşliğinde tadıyorum fakat şekeri az koyduğum için az şekerli olmuş.Ama bitter çikolatalı muhallebi gibi olmuş =)
Fakat ne kadar krize girsem de fazla tatlı yiyemiyorum yetti iki kaşık ehhe.
Gece yarısı tatlı krizine girerseniz gayet pratik bir çözüm bence.






===>>> :)








Afiyet olsun.
Auahah =)

20 Şubat 2009 Cuma

uzun tırnak gelir ve giderleri


"Aaaa takma mı?,Nasıl uzatıyorsun yaa ben uzatamıyorum?" gibi tepkilere(hatta bir keresinde arkadaşımın patavatsız annesi "nasıl tahret alıyorsun?" gibi bir soru sormuştu,not: cevap vermedim) neden olacak kadar uzun tırnaklara sahibim bu aralar evet.Evet güzel şeydir uzun tırnaklar ve "bence" bir bayanın ellerini daha da kibar gösterir-ki el konusunda oldukça şanslıyım (bkz.pamuk eller)- ve uzun tırnaklarla durumu ikiye katlıyorum hahayt.
Çok ciddi bir konuymuş gibi şu an bunun yazısını yazıyor olmam saçma ya da ilginç değil aslında ilk bakışta öyleymiş gibi dursa da(ay lav devrik).
Işığa tuttuğunuzda ya da herangi bir monitörün önüne getirip tersten baktığınızda ve özellikle "kırmızı" oje varsa tırnaklarınızda bayaa güzel bir haz veriyor insana(sanırım deliyim ben).
Tabi bazı zorlukları da var uzun tırnak kullanmanın, hatta zorluğu güzelliklerini aşıyor genelde. Ama istenen saç rengine kavuşmak için saç diplerinin yanması ve duyulan acıya katlanabilen biri için katlanalımayacak bir dert değil bunlar.
Peki nedir bu zorluklar bakalım biraz(şıklar halinde yazıyorum ezberlemesi kolay olur nihöhö)

Giderler:

-Mesela içinde çok eşyanız olan çantanızdan bir şey almak için elinizi çantaya daldıramazsınız.Tırnağın dönmesi, kırılması ve büyük acı vermesi olasıdır.
-Klavyede bir şeyler yazacakken genelde orta parmağın ortasını kullanırsınız ya da normal kullanacaksanız ekstradan özen göstermeniz gerekir.
-Sinirlendiğinizde yumruğunuzu sıkamazssınız.
-Gerçekten uzun tırnaklara sahipseniz konserve, kola ve bilimum şeyleri açamaz ve en yakındaki şahsa devretmek zorunda kalırsınız.
-Klavyede yazı yazarken x3 fazla ses çıkarırsınız ve bu durum özellikle gece rahatsız eder adamı.
-Sms yazarken sadece sağ başparmağınızı kullanamazsınız çünkü bir tuş yerine iki tuşa birden basarsınız bu yüzden artık iki elinizi ve tırnak uçlarınızı kullanmak zorundasınızdır.Ve bu şekilde çekilen smsler eskisine göre oldukça uzun sürede yazılırlar.
-Ojeleriniz çok daha kısa sürede biter, oje sürme işlemi daha uzun olur.
-Oje silerken daha fazla aseton kullanılır ve yine oje silme işlemi daha uzun olur.
-Çekirdek çitlemeniz oldukça zorlaşır.
-Hamur, köfte gibi yoğrulması gereken yiyecekleri yoğurmassınız, yoğursanız bile uzun süre tırnakları temizlemeniz gerekir.
-Eller yıkanırken x2 kat daha özen göstermeniz gerekir(bkz.hijyen).
-Evinizdeki insanlar tarafından "sırt kaşıyıcı" olarak görülmeye başlanırsınız.
Gelirler:

-En üstte bahsedildiği gibi elleri daha zarif ve "kadınsı" gösterir.
-Kavga ederken oldukça işlevlidirler(hepimiz kardeşiz).
-Sırt ve bilimum yerleri kaşırken oldukça yararlıdır.
-Yine üstte bahsettiğim gibi ışık ardından bakıldığında insana acayip bir haz verir.
-Kırmızı oje en çok uzun tırnaklarda güzel durur.
-Kedilerin pireleri ayıklanabilir(auaha cast kidink)
-Sivilce ve siyah noktalar kolayca sıkılır (tamam iğrençleştim, ama doğruuu)


Dediğim gibi giderler gelirleri aşıyor...Bu yüzden tüm zahmetlerine rağmen buna katlanabilen siz uzun tırnaklı bağyanlara saygım büyük.
Süperiz lan.
XOXO

17 Şubat 2009 Salı

Bir sabah işkencesi

Saati 6ya kurdum, sonra düşündüm düşündüm 8e kurdum.Malumunuz telefonum olmadığından elektronik saati kurdum-ki kendisinden hiç hoşlanmam- yattım.Sonra 8 gibi annem uyandırdı, "saati yanlış kurmuşsun" diyerekten.Deli gibi uykum var kalkamıyorum ama."9'da kalkıcam" dedim ve annemin söylemleri arasında uykuya daldım.9 oldu annem "kalk artık" dedi yine söylemlerine devam ederken uyanmak zorunda kaldım.
Kalktım yüzümü yıkadım, süt koydum.Ama o kadar kötü hissediyorum ki kendimi.Canım hiçbir şey yapmak istemiyor falan.Hele dışarı çıkmak mı aslaaa!!
Annem omlet yapmış onu atıştırdım.Bilgisayarı açtım, oyalanıcak yer arıyorum işte.Ne giysem falan gardolabın önünde dikiliyorum iki saat.Sonra salladım evdekilere ders 12de diye yarım saat daha uyucam 11de kaldırın beni dedim.11 oldu annem yine geldi.Sonra gitti."Anneeeee, gelsene" diye seslendim, geldi. Açtım yorganımı "gel" dedim. Geldi yanıma girdi sarıldım uyumaya koyuldum.Sonra kalktım "hadi sinemaya gidelim senle" dedim.Güldü yok "ortalığı süpürücem, okulu astın yine maşallah" deyip kalktı.Sonra uyudum.

Bu kadar.

16 Şubat 2009 Pazartesi

Hırsız'a Serzeniş...

Dün telefonumu çaldırdım.Evet "ohaa yine mi lan?" deyişlerinizi duyuyor gibiyim buradan.Bu 3. çünkü.
Ulan hâlâ bir telefona sahip çıkamıyorum ne öküzüm. Normalde yolda yürürken falan biraz avare olduğum için sürekli kaptırıyorum telefonları.
Hayır üzülmüyorum telefonum zaten külüstür, bozulmaya yüz tutmuştu.Ama numalaralarım gitti ona baaya üzüldüm.Sonra çook sevdiğim bir arkadaşım "siktir et ya sana ulaşmak isteyen ulaşır noları kaybetsen n'olur?" dedi ve yüreciğime su serpti. Ama yine de boşluğa düştüm ben, seviyordum telefonumu.Zaten 2. eldi aldığımda yani çalan sanofabiç pek hayrını göremeyecek.Hafıza kartı da yoktu içinde, gün içinde fazla mesajlaşırsanız şarjı hemen bitiyordu.Yine de sana sesleniyorum hırsız "allah cezanı versin ve öyle bir şeyin çalınsın ki hayatın mafolsun-ki hırsızlık yaptığına göre hayatın sikilmiştir senin ya neyse beddua bedduadır.- inşallah!
Yarın hattıımı alırım, neyse ki telefonum var, telefonumu pek önemsemez kullanmazdım ama şimdi olmayınca değerini anladım, iletişim kuramıyorum kimseyle demnit!

10 Şubat 2009 Salı

tavsiye sonrası tepki alamama durumları













how i met your mother 4.sezon 1.bölümden...






Aslında bütün olayı başlıkta verdim sanırım.Neyse.
Bir arkadaşınız size kalmaya gelir film izleyeceksinizdir, ya da sinemaya gidersiniz ve o film sizin daha önce izlediğiniz ve de çokkk beğendiğiniz bir filmidir."Bak abi çok güzel, mükemmel bir film" dersiniz ve filmi değil filmi izleyen arkadaşınızın tepkilerini izlersiniz."Bak abi şimdi bir sahne var oraya çok dikkat et bak bak" dersiniz ve o sahne geldiğinde arkadaşınız ya telefonuna bakıyordur ya bir şeyler söylüyordur ya da başka bir tarafa bakıyordur, o sahneyi kaçırır ve siz deli olursunuz. Film bitmiştir ve arkadaşınız o filmi sizin kadar iyi sindirememiş, anlayamamış belki de beğenmemiştir, siz yine deli olursunuz.
Otobüstesinizdir ya da başka bir yerde "abi bu şarkı mükemmel" dersiniz kulaklığınızın ötekini o'na verirsiniz, siz gayet memnun ve hevesli bir ifadeyle şarkıyı dinlerken arkadaşınızın yüzüne bakarsınız "bak şimdi bir yer var süper dikkat et oraya" dersiniz ama arkadaşınız o sizin çok beğendiğiniz kısmı farketmez, şarkı bitince "güzelmiş" demekle yetinir...ve yine siz deli olursunuz.
Beğendiğimiz şeyleri başkalarına aşılamayı severiz, aynı tepkileri vermelerini bekleriz.
Ama sizin mükemmel diye düşündüğünüz bir şeyi bir başkası vasat bulabilir.
Hayal kırıklığına uğramayınız, zevkler ve renkler tartışılmaz unutmayın canlarım.

hepimiz biraz acayibiz aslında

Dün okulun ilk günüydü evet, tabi ki sabah kalkamadım 13.00 gibi okuldaydım.Yine gereksiz derslerle doldurmuşlar programı.Her hafta bir film çekecekmişiz İstanbul temalı olacakmış hepsi de hadi bakalım.Tiyatro klübünde de gelişmeler sürüyor şubat 16da sahneye birkaç oyun koyacağız. Sanırım benim de bir rolüm olacak. Şanslıyım bugün öküz gibi yağmura rağmen fazla ıslanmadan eve ulaşabildim.Gelirken içinde 10 nescafe klasik barındıran nescafe bardağından aldım. Yeni çıkan bardaklarından "cesur" olanı istiyordum ama onun fiyatı tuzlu geldi 7.5 lira ben orjinal bardağını aldım 3.5 liraya yeaa.Sonra sıcak çikolata ve iki tane ağda bandı aldım,haribo teeth aldım sonra nescafe fındıklı aldım bir tane de...Bunları neden anlatığımı ben de bilmiyorum valla.Bu dönemler yaratıcılığım üstümde sanki, fotoğraf çekesim var hem çok, hem senaryo düşünüyorum hem skeç, beynim kaç parçaya bölündü of. Balalayka var tvde güzel film izliyoruz. Yine 6da kalkmam lazım ama yine uyuyamam heralde ben, fak.Bu arada önümüzdeki ay spora başlıyorum, kendimi
düşünmeye başladım sanırım artık. Saçlarımı da boyatmamayı düşünüyorum artık, şimdilik. Önceki yazımda bahsettiğim duru bir hayat için biraz götümü yırtmam gerekiyor heralde öyle bloglarda ahkam kesmeye benzemiyor değil mi Pelin hağnım?- Evet aynen öyle.
Beatles - Obladi Oblada çok eğlenceli dinleyin lan. Reklamlardan duymuşsunuzdur zaten.Aha buyrun burdan dinleyin hatta;

Bu arada soldaki bisküviler de yeni fovorim, diadan 1.75'e bu ve diğer çeşitlerini bulabilirsiniz canlarım.
Film izleyesim var,"süt"ü hâlâ izlemedim de öf.Benjamin Button'un tuhaf hikayesi var sonra.Daha var bir şeyler işte.
Şu sağdaki fotoğrafta benim kedim "meliş-tavşi" nin şu anki pozu.Manyak kedi ya en acayip yerlerde en acayip şekillerde uyumasıyla meşhurdur kendisi, ha bir de güzelliğiyle. Öyle işte bu aralar soundtrack manyağı oldum, normal müzik dinlemiyorum valla. Balalayka'yı izlerken annem rusları pür dikkat
dinliyor aynı zaman da da "ne acayip bir dil lan nasıl uydurmuşlar acaba?" diyor.Bütün dillerin en nihayetinde uydurma olduğunu söyleyince bir şey demedi. Pasiva(okunuşuyla çünkü yazılışını bilmiyorum) teşekkür ederim demekmiş rusça. Eğlenelim, öğrenelim.
Diğer milletler bizden daha fazla müziksever yalnız bunu farkettim ana baba bacı gardaş şarkılar, türküler falan. Bizde öyle değil pek.

Neyse canım bizim de göbek dansımız var.Aaa bizim değil lan o Arapların.
$50'a karısından vazgeçebilen bir koca, rus hatunlarının buraya gelmesine şaşmadım.


Bu arada haribo teeth'leri ağzıma takıp evdekilere "bakınnn dişlerime" yapan biriyim ben. Öteki kedim "gri" de geldi eve, çapkınlıktan yorulmuş olmalı.Islanmış eşşek.
Gazze için bayaa para toplandı bugün.
Merak ediyorum bu ülkede kaç işsiz, kaç aç, kaç açıkta insan var, kaç "KRİZ" yüzünden işten çıkarılan insan var?
Neyse, durmak yok yola devam.Muk.


9 Şubat 2009 Pazartesi

Sade ve sakin bir hayat diliyorum

Abartısız, süssüz, sade ama güzel...biraz sessiz, yeri geldiğinde eğlenceli bir hayat diliyorum.
Çok param olmasın, çok güzel de olmayayım, erkekler peşimden koşmasın, çok başarılı olmayayım...
Fazla dostum olmasın, arkadaşımsa çok az.
Ya az eşyalı bir odam olsun ya da tek odalı bir evim, paldır küldür yürünebilirlerden.
Ama istediğimi yapabileyim mesela, yalnız kalmak istiyorsam kalayım, eğlenmek istiyorsam eğleneyim dostlarımla...
Zevk aldığım şeyleri yapayım sadece, kimseye uyum sağlamak, kimseye ayak uydurmak, kimseye beğendirmek zorunda olmayayım kendimi.

Çıkıp vurayım sokaklara kendimi ve kimse kuyruk olmasın peşimde.Ama kimse de unutmasın beni.
Sağlıklı olsun ruhum ve bedenim ve hep kendimi sevebilmeliyim.
Yalnız hissetmemeliyim kendimi ama, sadece sakin ve huzurlu...
Hayatı hiçbir zaman fazla önemsememeliyim "boşvermeyi" öğrenmeliyim.
Belki biraz bencilce ama mutlu.
Fazlalıklardan uzak.
Dupduru bir hayat diliyorum.


100.yazımmış bu, gönül bağım olan bir kişi var ona gitsin.(nebokayarayacaksaartık)

8 Şubat 2009 Pazar

ortak çile; sevgililer günü


Sevgililer günü geliyor evet.

Anladık sevgi güzel şey, aşk, çiçekler, böcükler falan...
Anladık her şeye bir gün adamak bir gelenek olmuş.
Ama benim anlamadığım ve ısrarla anlamak istemediğim günlerden biri bu "sevgililer günü".
Amaç nedir? Çiftlere birbirlerini hatırlatmak mı? Yoksa piyasaları canlandırmak mı? Bana ikincisi gibi geldi. Yani birbirini seven iki insanın ilişkilerini canlandırmaları için bu tarz "özel" bir güne ihtiyaçları mı vardır? Sevgililer gününe ihtiyacı olan sevgililer midir yoksa başka şeyler mi? Sevgililer günü aslında nedir ve ne hale ne hale gelmiştir. Sevgililer gününün hikayesini bilmeyenler de tıklasın şuna o zaman. Hadi tamam sevgililer gününde alıp sevgiliyi gezmeyi anladım da bu "hediye" alma sıkıntısı nedir öyle? Resmen zorunluluktan alınan bir hediyeyi samimi olmadığını bile bile kabul etmekte neyin nesidir? Neden bu kadar yapay bu kadar samimiyetsiziz? İyi bir sevgili olabilmişsek zaten en büyük hediye değil midir bu?
Üstelik sevgiliyi değil yalnız olan insanları da kasıyor bu malum gün. Sürü psikolojisinle sokağa dökülen aşk böcüklerimiz bekar insanları da bir çeşit "baskı"ya sokuyor ve beyindeki müstakbel bunalım pıtırcıklarının oluşmasına neden oluyor. Yalan mı?

Sevgililer gününüz şimdiden kutlu olsun.
Doldurun mağazaları, en pahalısından hediyeler alın.
Erkekler kırmızı gülü unutmayın.
Bayılıyorum lan size.

6 Şubat 2009 Cuma

Başlıksız yazı

Çok huzurlu, gevşemiş ve rahatım şu an.Yine bir banyo sonrası, gözenekler açılmış, nemlendiriciler sürülmüş ardından da güzel bir böğürtlen çayı.hımm mis.Genel olarak yağmur dışında ıslanmayı pek sevmeyen biriyim aslında ama bu rahatlama her şeye bedel.Ayrıca her diş fırçaladıktan sonra ki öpüşme isteğim nedir yahu?Ahua ilginç valla ama öyle. Bu arada sıcak suyla diş fırlamayın bence, hoş olmuyor, denemeyen varsa denememeye devam etsin yani. Soğuk suyla mis gibi gayet fresh valla.Neyse işte öyle.Fön çektirmekten de vazgeçtim bikaç bigudi sardım kafama ortaya karışık bir şey olur heralde ehueh.
Yarın öğlen 12 gibi kalkmam lazım, havuçlu kek yapıcam. Sonra milletle buluşucam, sonra dönüşte kızları alıp eve gidicem. Erkek olsaydım bir önceki cümlem çok havalı olurdu, neyse ziyanı yok. Eve gelince kendi icadım olan "şirin börek"lerden yapıcam. Eve gelmeden dvd almamız lazım unutmayız inş. Plan budur yani.
Adamın biri horon teperken ölmüş lan ne güzel, daha güzel bir ölüm şekli olamaz heralde, uyurken ölmek dışında.
Bir gün öldüğümde cenazem Teşvikiye Camii'nden kalksın lan ünlü mualemesi görmek istiyorum.

Bittibenimki.

Eyzübillamineşeytaniracimbismirrahirrahmanirrahim

Vicdan-red

Chp'nin seçim kampanyasında bulunan
önemli bir proje.Her mahalleye bir Kuran kursu!
Türkiye Cumhuriyeti'nin en zaruri ihtiyacı.Düşünsenize Kuran'ı bilmeyen bir toplum gelişebilir mi?, zengileşebilir mi?, ilerleyebillir mi?ASLAAAAA.
Akşam yemeğinde kuru ekmek-soğan yiyen hatta bunu bile bulamayan zavallı insanlarımız kendilerini Kuran ile besleyeceklerdir.Bedenleri değil ama ruhları doyacaktır ne de olsa değil mi?
Ne gerek var iş gücünü kullanmaya, yeni istihdam sağlayacak kurumlar açmaya, ne gerek var meslek eğitim kurslarını çoğaltmaya?Allahımıza şükürler olsun hamdolsun kriz de vurmaz bizi.
Biz anca insanın "manevi" değerleri üzerinden oyunlar oynayalım, sempati kazanalım, gelişmeye ve geliştirmeye değil oyalamaya ve kandırmaya bakalım.
Bu ne biçim siyaset ne biçim bir kabuk değişimi ne biçim bir kampanya?
Çamaşır makinası dağıt demiyorum ya da kömür ya da yemek çadırları kur demiyorum.
Ama mesela durumu olmayan insanlara özgü "çocuk yuvaları" aç.Ebeveynlerine iş gücü sağla. Akrabalarına değil bu ülkenin her insanına kucak aç.Kendi bakış açında olan insanları zenginleştirip altlarına jeepler sağlayacağına fakirliğe bir çare bul, eşit ol, vicdanlı ol.

Ne diyim ya, neresini eleştireyim, neresine yetişeyim?
Bir tarafını tutsam öbür taraftan fışkırıyor.
Ne bu ülkeye ne bu ülkenin "başına" ne bu ülkenin insanlarına güveniyorum-seviyorum.
Günümüz Türkiye'nin insanı değilim ben, reddediyorum.


5 Şubat 2009 Perşembe

İyi-Kötü

Şey isterdim mesela bir günlüğüne falan bir başkasının gözünle kendimi izlemek...hem de beni hiç tanımayan ama bana uyuz olan insanların gözünle görmek...Hani bakardım neyime gıcık oluyor, yoksa gerçekten sinir bozucu davranışlar mı sergiliyorum, yoksa kişinin kendi gıcıklığı mı?... bunu görmek isterdim.Çünkü mesela bazen merak ediyorum insaniyet baabında nasıl gözüküyorum diye. Mesela biri gelsin ve kişiliğimle, davranışlarımla ilgili bir kusurumu söylesin istiyorum."Çok gıcıksın" gibi salakça ve göreceli yorumlar değil de gerçekten gözlemlenmiş hatalarımdan bahsediyorum işte. Ona göre daha iyi biri olurum belki. Neyse şu an için şikayetim yok, yanlışlarım varsa da sadece kendime zarar veriyorum zaten.
Benim kafam başkasının arkasından iş çevirmek adına çalışmaz çünkü.Sinirlensem de üzülsem de acısını yine kendimden çıkarıyorum milletin suçu ne ki?lol
Bazıları vardır mesela sinirlendiğinde aranır, kaşınır falan...ve genelde ağızlarından "kavga etmek istiyorum, biri bir şey dese de tartışsak" olur zaten. Bence hepiniz ruh hastasısınız.
Bense kendi kendime konuşur, söylenir, işlerimi aksatır, hayatımı aksatır kendime bir güzel zarar verip, sonra toparlanırım.
En güzeli de bu zaten bence kime ne lan senin sorunlarından, bozuk psikolojinden...git zıbar yat salak.

şahsa münhasır

Kendimize ait olan şeylere diğer ortak kullandığımız şeylere verdiğimiz değerden çok daha fazla değer veririz değil mi? Of çok komplike bir cümle oldu farkettim. Kısaca "bize özel" olan her şey daha değerlidir işte. Normal olan da budur zaten. Mesela gitarlarım, mesela meyve çaylarım, Pelin'in bana aldığı termos bardak, indirimle almış olduğum mango&mandalinalı kremim, taşlı piercing kutum, nilüfer kokulu kolonyam....Hepsini çok seviyorum yahu pek değerliler benim için ve kimse dokunsun istemiyorum.Neyse ya asıl sorun fazla özelimin olmaması zaten, belki de bu yüzden bu kadar önemsiyorum ufak tefek eşyalarımı. Mesela kendime ait bir odam yok. Var da yok. Abim var sağolsun. Ama bizim ev ve evdekiler biraz gariptir.. buna ben de dahilim.
Abim salonda yaşar mesela, önünde laptopu'u karşısında tvsi.....orda uyur hatta. Böyle değildi yakın zamana kadar evin düzeni. Öf çok karışık aslında.Kısaca şöyle söyleyeyim; ben odamı annemle paylaşıyorum evet. Bu yüzden bir çok yapmak istediğimi yapamıyorum ben. Aaa bu da dert mi diyenler çıkacak aranızdan. Ama vallahi sorun, hem de kocaman bir sorun. Mesela kendi odam olmadığı için yapamadığım şeylere örnekler vereyim durumun vehametini daha iyi anlarsınız; mesela gitar çalmak istiyorum bıkmadan usanmadan saatlerce, mesela canım sıkkınken sevdiğim müzikleri açıp gece boyunca ağlamak istiyorum, mesela odamın bir köşesinde self timer fotoğraflar çekmek istiyorum, mesela ses kaydı yapmak istiyorum, mesela müziğimin sesini biraz yüksek açmak ve öyle dinlemek onu bıraktım en azından kulaklık dışında bir şeyle dinlemek istiyorum, mesela yalnız kalmak istiyorum ve tek başıma düşünmek, kendimle başbaşa kalmak, kafamı toparlamak, kapımı kapatıp kendi dünyamda yaşamak bazen, mesela tek başıma çıt çıkmadan ders çalışmak...evet artık bunu bile istiyorum ben. Düşündüğünüzde çok basit ama benim için hep içimde bir yerde eksik kalacak şeyler bunlar. Duvarımda, panomda duran haberler, fotoğraflar, notlar, yazılar bile tam olarak bana ait değil, bazen gelip kafalarına göre bir şey takabiliyorlar....evet ben de bunu feci halde kafama takmış durumdayım. Bütünüyle kendime ait bir 4 duvar...az eşyalı, huzurlu, yalnız, sessiz ve bana ait olmalı.Ayrı ev takıntım yok, fakat bu "yalnız kalamama" bu "özelsizlik" beni deli ediyor. İçinden çıkamıyorum, çözümü yok, süresi yok....Boğuluyorum lan.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Bok mu var lan?!

Palyaçoları sevmiyorum, hem sevmiyorum hem de korkuyorum.Fotoğrafa aldanıp "IT" sayesinde korktuğumu sanmayın.Woody Allen'ın "haber peşinde" filmini izlerken esti öyle. Çok itici ve ürkünç geliyor palyaçolar. Mesela uzun takma bacaklı deve gibi olan adamları da hiç sevmiyorum.Küçükken Sultanahmet'e gitmiştik ve annem ısrarla o sırık bacaklı adamla fotoğrafımı çekmek istemişti ben de korkup kaçmıştım.O fotoğrafı bulunca sizlerle paylaşıcam söz.
Mesela sirkleri de hiç sevmem adam yerden bilmemkaç metre yüksekte ipin üzerinde yürür herkes onu hayranlıkla izler.İşte maymunlar, aslanlar, filler, zavallı hayvanlar saçma sapan şekillere girer ateş çemberlerinden atlarlar.Çoluk çocuk ana baba salya akıtarak izlerler.Sonra şakşakşak.Böyle mi hayvan sevgisi aşılıyorsunuz lan çocuklarınıza?Kafanızı .ikeyim sizin.Sinirlendim bak, neyse. Akrobasi efenime söyleyim sihirbazlık...bunlar çok saçma geliyor yahu.O şapkadan tavşanı çıkarsan nolur çıkarmasan nolur, bi hilesi olduğunu herkes bilmiyor mu zaten?Salaklar...Şovv biznıızz işte naparsın.Tvlerde görüyoruz bazen, cam yiyen adam, burnundan makarna çıkaran çocuk, gözbebeğinden süt fışkırtıp rekor kırmaya çalışan genç...."Of işiniz mi yok lan?!" diyesim gelmiyor değil.Neyse abi dileyen dilediği gibi yaşar.Ama yine de allah cezanızı versin.

3 Şubat 2009 Salı

kedi boku kahvaltı...

Geçen gün tuvaletteyken dilime bir melodi takıldı sonra sözleri yazmaya başladım.Malum Türk'ün aklı...
Neyse baktım gayet güzel bir şarkı oluyor çıkana kadar unutmamak için sürekli tekrarladım.Baya baya hoşuma gitmişti, duygulandım falan hatta.
.......................
..........
.....
Şarkıyı kaydetmeyi unutmuştum.
Şu an aklıma geldi, ama şarkı hafızamdan tamamen uçup gitmişti.
Kendimi göçmüş hissettim, küçük bir çocuğun leziz dondurmasını yere düşürmesi sonrası yaşadığı hayal kırıklığı tadında işte benimkisi de...

Bu arada bu olayı hep yaşıyorum ben
Hafızama sokiyim afedersiniz.
yuhsaattekaçolmuş
fak.

2 Şubat 2009 Pazartesi

hiiii!!!!

buneşimdi?

N'apıyorum ben yahu?Resmen o'nu takip ve taklit ediyorum.Evet seni taklit ediyorum.
Öff ayrıntıya girmek istemiyorum çünkü tamamen paranoyakça takip edildiğimi de düşünüyorum.
Çok ilginç,o'nu tanıyorum o'nu biliyorum ve O'nun özel olduğunu düşünüyorum.Hepinizden farklı.İnsanlardan korkmama neden olan o yapaylık o artniyet o kibir yok onda.
Sürekli onunla ilgili yeni şeyler öğrenmek istiyorum, o'nu duymak, o'nu görmek, o'nu okumak....
Aşık değilim.
Ama farklı bir his bu.Tarif edilemeyecek bir merak var içimde.Of çok acayip.
Arkadaşı ya da sevgilisi olmak istemezdim mesela, istemezdim demeyim de "arkadaşı ve sevgilisi olma arzusu içinde değilim."
Sadece o'nu daha fazla tanımak....sürekli o'ndan haberdar olmak....
Sessizce ve uzaktan...tam platonikler gibi konuştum, ama dediğim gibi bir aşk ya da tutku barındırmıyorum o'na dair içimde.
Sadece diğer insanlardan farklı olduğunu görmenin verdiği bir heyecan bu.
Ve açıkçası çok boktan bir durum bu.