Bazı satırlar vardır öylesine, gelişi güzel, bir sinirle
yazılmış. Sabun köpüğü gibidir onlar. Sonradan okuduğunuzda yüzünüzde alaycı
bir tebessüm belirir. Belki de kızarsınız kendinize tatlı sert.
Kızmışsınızdır dedim ya, kendinize belki, belki sevgilinize,
evden kaçan kedinize, o defolup gitmeyen göbeğinize.
Bazı satırlar vardır hazmedilemeyişlerin sonucunda parça
parça dökülür yine. Sıkıntılıdır, hüzünlüdür. Daha çok acıtır, daha çok
gözyaşıdır. Döküldükçe harf harf kelime kelime, geçermiş gibi yapandır.
Çoğu satırlar gönlünüzden, beyninizden, sinirlerinizden,
damarlarınızdan, kaslarınızdan, ruhunuzdan, parmak uçlarınızdan geçerek yine
bulur varacağı yeri. Her bir hücreniz nefret eder bunu yapmak zorunda
olduğundan. Parmaklarınız varlığından tiksinir. Kalbiniz atmak istemez,
beyninin uyuşmak ister…
Bazı satırlar ise dökülürken neden döküldüğünü bilemez.
Kararsızdır. Pişman olmaktan korkmaktadır. Yanılmaktan… Bir zaman sonra okunup
o alaycı tebessüm ile karşılaşmaktan…
Şu kadın yüreği ne garip şeydir?
Hiçbir erkeğin olamayacağı kadar sağlam olur kimi zaman… Ama
o erkek tarafından tek kelime ile paramparça olabilecek kadar da narin ÇOĞU
zaman!
Onun karşısında yılmaz bir savunucu iken, onun yanında kolunun
altında olmak isterken bir o kadar kırılgan!
Biz sadece bu hayatta güçlü olması gereken ama, O’nun
yanındayken tüm koruma kalkanlarını, silahlarını, kozlarını, sözlerini kenara
bırakıp çırılçıplak savunmasız durmak isteyen yaratıklarız.
Bizi kırmayın.
Lütfen.