Sabah evden çıkmıştım, şemsiye almadığım için ahmak ıslatan yağmurda ahmakça ıslanıyordum.
Ayağımda en açık renkli ayakkabımla...
Okula gittim, ders yoktu, son iki derse girdim falan.
Bir baktım zaten şarjı az olan mp3üm kapanmamış çalıyor "ha siktir" dedim içimden, neyse.
Yağmurdan korunmak için paltomun kapşonunu kapatıyorum ama o ısrarla kafama entegre olmayıp kendini aşağı salıveriyor, pes ediyorum.
Derken dönüşte, otobüste en sevdiğim şarkı başlamışken lanet mp3üm kapanıyor, deniyorum deniyorum açılmıyor.
Lanetler içerisinde uykusuz'u çıkarıp okumaya başlıyorum.
Hangi aptal açmışsa açmış otobüsün camını, süpersonik bir hızla yandan geçen otomobil su birikintisini direk otobüsün içine benim üzerime sıçratıyor, uykusuzum piç oluyor.
Lanet etmelere devam ediyorum.
Eve doğru yaklaşıyorum ve dün gece annemle tekele giderken anahtarımı aldığımı ve anahtarın diğer paltomun cebinde kaldığını hatırlıyorum.Neyse annem evdedir diyorum.
Annem evde yok.
Yarım saat evin karşısındaki apartmanda oturup bekliyorum.Yine lanetler ederek.
Annem geliyor sonra abim geliyor.
Kıbrıs'tan yaklaşık 20 gün sonra gelen abim compact olduğu için beğenmediğim ama yine de çoğu zaman şükrettiğim fotoğraf makinamın arkadaşı tarafından yere düşürülüp bozulduğunu söylüyor.
Sinirlenemiyorum abim uzaktan geldiği için, içim içimi yiyor....
İşte bu kadar...
Günün tek sevindirici olayıysa, abimin kıbrıstan gelirken Baileys(benim isteğim), Bacardi ve J&B almış olmasıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder