12 Kasım 2009 Perşembe

HANİ MARJİNAL BİZDİK?

İnsanlar ne kadar dışardan bakıldığında muhafazakârlarsa aslında bana göre o kadar sapık ve acımasız olabiliyorlar.Misal verirsek "burası küçük yer, dedikodu çıkar" derler mesela insanlara en olmadık en acımasız iftiralar atarlar adına da sevimlileştirme adına "dedikodu" derler.Hacı, hoca denilen adamların gözlerinin hep çoluk çocukta olduğunu görürürz (bkz.hüseyin üzmez).Tarikat başları cemaate "şeyini" öptürür. Sonra giderler 4-5 kadınla evlenip(!) harem kurarlar kendilerine. Muhafakazar dediğimiz o küçük yerler, köyler, kasabalarda kardeş çocukları olan yeğenler kuzenler birbirlerine sarkar, elleşir, ana babaları da onları birbirleriyle evlendirirler."Berdel" dedikleri töreye göre kadın kocası öldüğünde onun erkek kardeşiyle evlenmek zorundadır..Yine miras ya da kan davası meselelerinde kadınlar hep piyon olarak kullanılır.Şehirdeki adı "hayat kadınlığı" olan şeyin köydeki adı "başlık parasıdır". Hem de açık arttırma usulû.En fazla kim para verirse kızı o alır. Babası da yine şehirde "pezevenk" dediğimiz konumdadır.Dul kalan kadınlara esnafı, komşusu "abi" dediği adamlar sarkar, dul kalan kadının kendini erkeklere peşkeş çekeceği düşünülerek...Hani gelenekçiler ya hani muhafazakârlar ya...hep ondan işte.Sonra parklarda gördüğümüz dinibütün kapalı kızlarımızın erkeklerin kucaklarında yiyişmeleri de hep bu yüzden. Meğer biz yanlış anlamışız her şeyi arkadaşlar.

Biz şehirliyiz, biz moderniz, biz avrupaiyiz...ama bizler kardeşleriminiz eşlerine göz koymuyoruz, kuzenlerimizle, yeğenlerimizle olması gerektiği gibi kardeşçe büyüyoruz.Evliliklerimizi onurumuzdan vazgeçerek yapmıyoruz.
Şimdi bütün bunlar yüzünden mi "inançsız ya da inancı yarım" deniyor biz metropol insanlarına?
Cem Yılmaz'ın dediği gibi; "HANİ MARJİNAL BİZDİK?"