22 Haziran 2009 Pazartesi

Keşif vol. bilmemkaç




Nokia bilmemne yarışmasını kazanmıştı bu parça, keşvedeli çok oldu ama anca paylaşıyorum.
Pek sevmiştim kendisini.

Siz de keşvedin, hatta sevin falan.

Nasıl yani ??!?

-Çocuk doğdu mu?
+Doğdu doğdu.
-Ee kız mı erkek mi?
+Kız oldu.
-E olsun, sağlıklı olsun da.

:S:S:S:S

Bu zihniyeti hiçbir zaman anlayamıcam, anlamakta istemiyorum aslında.
Hele kadınların bu anlayışa sahip olmaları cidden düşündürücü.
"Eğitim şart!" diye ne güzel söylemiş sayın Yılmaz.

Versiyon olayının bokunu çıkarmak...


Beyaz Show'da Sertab'ın şarkı(ları)nı dinledikten sonra yazacaktım ama kısmet bugüneymiş.
Albümler genelde 0-20 arasında şarkıdan oluşur.İçlerinde hit olan parçanın çeşitli versiyonları da olur hatta.İyidir, güzeldir falan.
Ama
Amaaa...
Sertab'ın "bu böyle" adlı son albümünde -ya da single mı denir emin değilim çünkü ciddi anlamda kafam karıştı-
sadece bir parça var aslında "aşk seni bulabilir de uzakta durabilir de samimi oluyor derken mesafe koyabilir de...bu böyle" diye giden güzel bir parça aslında.Ama albümde 5 farklı versiyonu bulunuyor.Akustik olanı yok efendim remix olanı falan.Gayet hoş, fakat takıldığım nokta bu tarz bir albüm çıkarmanın manasını bulamamış olmam. Normal bir albüm yap sonuna değişik versiyonlarını ekle. Şarkı mı yapamıyorsun çıkarma albüm sırf yaz geliyor diye, sabret falan.
Deneysel ve yeni şeylere gayet açık bir insan olarak olaya gerçekçi yaklaşıyorum sadece.
Tek şarkı için albüm almaz bu vatandaş, ben de almam.
Yine de ağzında sağlık diyoruz tabii.
Bana soracak olursanız en güzeli hatta tek güzel versiyonu akustik olanıdır...
Dinleyiniz dinletttiriniz.


17 Haziran 2009 Çarşamba

797822

Bir kadın bir erkeğe hiç bir zaman inanmaz, "inanmış gibi yapar.."
..............................................................Binbir Gece'nin Onur'u



Doğru mu ki acaba?
:/

11 Haziran 2009 Perşembe

pazarlama paradoksu

Carte dor reklamında küçük kıza 2. dondurma dolusu kaseyi uzatan anne doğru bir davranışta mı bulunuyordur?
O çocuk o kadar dondurmayı yiyip üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiğinde "sana terli terli su içme demiştim" diyecek olan yine o anne değil midir?Arz ederim.

Hiçbir şey yapmak istiyorum

Keşke bir yerlerimde saklı bir power tuşu olsaydı da, bir süreliğine kapatıp dinlenmeye çekilseydim, kendimden, başkalarından , düşüncelerimden her şeyden uzaklaşabilseydim.
Artık resetlemek yetmiyor.

Beklemeyapmadevamet...

Uyumayı bekle, otobüsü bekle, sınavların bitmesini bekle, arkadaşını bekle, askere giden yakınını bekle, doğum gününü bekle, kahve suyunun ısınmasını bekle, akşam dizinin başlamasını bekle, birilerinin olgunlaşmasını bekle, sınav sonuçlarının açıklanmasını bekle, çarşamba günü gelsinde uykusuz çıksın diye bekle, haftasonunu bekle, yazı bekle, sonra sıkılıp kışı bekle, saçını boya ve rengin tutmasını bekle, oje sür kurumasını bekle, sana aşık olmasını bekle, ona güvenmek için bekle, o sana güvensin diye bekle, aşkı bekle, meşki bekle, evlenmeyi bekle, çocuk bekle, çocuğun büyümesini bekle, çocuğunun okuldan gelmesini bekle, kocanın işten gelmesini bekle, patronunun seni terfi etmesini bekle, emekli olmayı bekle, hastalan sona iyileşmeyi bekle, hadi diyelim iyileşemedin ölmeyi bekle, öldün ahirette cennet/cehennemi bekle......

Hayat BEKLEMEKTEN ibarettir.

aptallığın adı ne zaman aşk oldu?

işimize gelmeyen düşünceleri, nedenleri, engelleri nasıl da bilinçaltına atıyoruz
ama...
aptallığımızı nasıl da örtbas ediyoruz "aşk" denen şeyle.
o kadar olumlu insanlarız ki hep iyi şeyleri düşünüp, mutlu sevgi pıtırcıkları
oluveriyoruz, evet tam anlamıyla bunu yapıyoruz.
her kötü şeyin her pisliğin üstünü bahanelerle örtürüyor...ama..larımız eksik
olmuyor olumsuzlukların peşinden...
UYANIN ARTIK.dünyada yaşıyorsunuz, insanlarla yaşıyorsunuz.
hani o egoizmin kölesi olmuş insanlarla...
kendisi için hangisi iyi olacaksa başkalarını düşünmeden ona göre hareket eden,
ona göre seçim yapan mahlukatlarla...
siz ZAMAN deyin KARARSIZ deyin, GEÇECEK deyin, geçmeyecek...ve "sonunda" dediğin an,
insan denen yaratık, kendini yeterince tatmin etmiş ve yeni maceralar aramak üzre çoktan yol almış olacak
ve sen de hoş bir anı olarak kalacaksın.
DÜNYADA yaşıyorsun!
unutma.

10 Haziran 2009 Çarşamba

1 kadın 1 erkek

Kadın; Ağlar
Erkek; Bakar
Kadın; Duyar
Erkek; Duymaz
Kadın; Sorar
Erkek; Susar
Kadın; Gider
Erkek; İçer.
..

9 Haziran 2009 Salı

Muhtelif korkular...

Bugün bir şey farkettim ben.Çok korkağım.
Üst geçitlerden geçerken ecel terleri döküyorum her seferinde mesela, bugün bir yaylanmış geçit ruhum bedenimi 2 saniyeliğine terketti resmen.
Demin oturuyorum mesela, ilaçlama mı ne yapmışlar, içeri girmiş dana kadar bir kara sinek, bildiğin hormonlu.
İpini koparmış dana gibi uçuyor, çıkardığı sesi THY uçağı çıkarmıyordur valla (bkz.mübalağa)
Çığlık çığlığa anneme "öldür şunu" diyorum, kadınceğiz elinde Raid oda spreyi gibi sineğin peşisıra sıkıyor, sonra "zehirlenicez senin yüzünden diyor" ben de "korkma biz sinek değiliz" diye espriyi patlatıyor, ortamı serinletiyorum.
Yakında gölgemden de korkmaya başlıcam heralde -ki karanlıkta annemden bile korkabilirim-

Bu ürkeklikle fazla yaşamam der, beni sevmeyenleri sevindiririm.

Buyur burdan yak.

Size hiç bir özel açıklama yapmıcam sadece tıklayın, indirin ve dinleyin.

Link

8 Haziran 2009 Pazartesi

aa burda ne var!!

Yakarsam biter...

Adam: Mektubumu almışsınız...
Kadın: 25 yıl...neden yazdığınız zaman vermediniz?
Adam: Bir defasında taksideyim, şöforün elinde sigara öyle yakmadan tutuyor."Tiryakiyim" deyince, "neden yakmıyorsunuz?" diye sordum, "yakarsam biter.." demişti.
Kadın: Yakmaktan, bitmesinden korkmuyorsunuz artık?
Adam: Artık sadece geç kalmaktan korkuyorum...

5 Haziran 2009 Cuma

bugün ben...

insanlara olan beklentilerimi sıfırladım çünkü;
sen onlardan bir şeyler beklerken "onlar" beklenmedik şeyler yapıp seni alt üst ediyorlar.

sev seni seveni...

Beni ekleyen "herkesi" izlemeye almıyorum evet.
Tam tersi olsaydı; size "seni seviyorum" diyen birine onu sevmediğiniz halde sadece karşılık vermek adına "bende seni seviyorum" demek gibi bir şey olurdu bu.

Bana katılan kaleye mum diksin.

2 Haziran 2009 Salı

"Her şey önceki bir sebebin sonucu olarak ortaya çıkar ama biz bu sebebin ne olduğunu bilemeyiz."
...........................................................................................................................................David Caine

hiçlikler üzerine bir yazı

İletişim Hukuku
-Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu-

Her türlü fikrin, sanatın, emeğin korunması için kurulmuş kanunlardır......................birden her şey bulanıklaşıyor....
Defterin üzerine küçük, sıcacık, tuzlu damlalar düşüyor...
Yazılar dağılıyor.
Geniz yanıkları, sinüzit ağrıları peşisıra geliyor damlalarla birlikte.
İçerde biriken denizler taşıyor azar azar gözlerimden.
Korkuyorum, biri görecek diye beni, saklıyorum kendimi.
Küçülüyorum oturduğum yerde, karanlıklaşıyorum.
Okumaya çalışıyorum önümdekileri ama her şey bulanık, sadece yazılar değil.
Zaman geçiyor....Kendimi neye vereceğimi bilemiyorum.
Müzik daha da yoğunlaştırıyor beni, yoruyorum kendimi.
Her zamanki savunma mekanizmam devreye giriyor...neşeleniyorum.
Gülüyorum...gülüyorum....gülüyorum...sonra bakıyorum önümdeki klavye sırılsıklam olmuş.
Gülerken ağlar mı insan?
Hıçkırıklarını gizler mi gülüşler ardına...?
Ne kadar bilinçaltına atılabilir endişeler, kırıklıklar, güvensizlikler, yalnızlıklar?
Hiç.
Yazımın adı hiç.
Önemsizleştirerek her şeyi içimde kocaman okyanuslar oluşturmuşum.
Hayatta kimseye güvenememek nasıl bir şey?
Hep arkanda sandıklarının bunu hiçte içten yapmadıklarını düşünmeye başladığında, gördüğünde,
ne kadar kırılmadan durabilirsin yerinde?
Hiç.
İstenmediğin ve de istemediğin yerde durmak ne kadar idare eder seni?
Hiç.
Tek kalmışlığının, yabancılaşmışlığının farkında vardığında ne kadar çaktırmamaya çalışabilirsin ki?
Hiç.
Kendinle kalamadığın, ağlayamadığın bir hayat.
Ya kaybolmakta bir hayatsa bu akan gözlerimden ?
Her baktığın gözde bir sahtekarlık, bir geçicilik...bir güvensizlik.
Gözlere bakamama...
Ağlayamama...
Güvenememe...


Beni hiçkimsenin tanımadığı bir yere gitmek istiyorum.
Biraz huzur,
Biraz düşünmek,
Biraz ağlamak.