11 Mart 2008 Salı

kanatsız uçmak ve paraşütsüz düşmek...


Sıcacık ve yumuşacık esen rüzgar ruhunu okşarken, birden yön değiştirip ruhunda hasarlar yaratacak kadar sert eser ve oluşan hayal kırıklığını fırtınanın verdiği hasardan daha ağırdır belki de. canın acır,kaparsın gözlerini ve dayanmaya çalışırsın,sığınmaya çalışırsın birkaç umudun arkasına,ama çabalarının boşa olduğunun farkına varırsın.bazı gerçekler vardır istediğin kadar görmezden gelsen de gözüne batıp duran,akması gereken gözyaşları vardır,ne kadar kassan da,kahkahalarının ardına saklanmaya çalışsan da en ufak bir kırılmada akar usulca ve kavuşur özgürlüğüne.yaşanması gereken acılar vardır, uğraşıp kurduğun siperleri umursamadan gelir bulur seni ve oturur tüm ağırlık ve acısıyla ruhuna. Bazı şeylerden kaçılamaz.ümitler sadece birer pembe gözlüklerdir,reelden uzak,acı gerçekler yüzüne vurduğunda çok daha hırpalanmanı sağlayan. Karamsar değil ama gerçekçi olmak lazım bazen.”bile bile ladesçilik” delikanlısı olmamak lazım.
bastığımız yerde mayın olup olmadığından emin olamayız belki ama paldır küldür de yürümemek lazım bu belirsiz düzlemde.hiçbirşeyin,mutluluğun,güvenmenin yüzde yüz garanti olmadığı bu hayattaki tek tedbirimiz yaşadıklarımızdan aldığımız dersler olmalı.baktığımız aynanın gösterdiği yansıma gerçekten biz miyiz? Yoksa görmek istediklerimiz mi? Hep görmek istediğimiz, duymak istediğimiz şeyleri hayal edersek gerçekleri kavramada ne derece ustaca davranabiliriz ki?ne bulutların üstünde olmalı nede koca at gözlüklerinde dolaşmalıyız.emin adımlarla,korkmadan ama gözlerimiz açık göğüs germeliyiz hayata..kırılmamak için.


Hiç yorum yok: